16 Temmuz 2013 Salı

1.sayfa tunus-fas genel ve tunus hammamet,kartaca,marsa,sousse....

Tunus ve Fas seyahati ile ilgili bilgiler...   
Tunus’u ve Fas’ı bir defada ziyaret etmek isteyenler için yardımcı olabilecek bilgiler. Bu bilgiler bizim gibi sırt çantalı gezginlere uygun olup tur ve benzeri seyahat seçeneklerini tercih edenler için uygun bilgiler değildir.Yanınıza çadır alıp kamp yapmayı düşünürseniz çadırı taşıdığınızla kalırsınız hiç tavsiye etmem. Çünkü kamp yok. Sadece Hammamet yakınındaki Bereket Sahilindekinin ( Barek see)dışında kampinge rastlamadık. .Hammamet merkezdeki farklı isimde bir başka kamping tabelasını takip ettik ama biz de bulamadık kimse de bilmiyordu. Belki uzaklarda bir otelin bahçesidir. Barek see’deki kampingin adı Samara.
O kampta ikamet ederken gidip gelerek gezebileceğiniz yerler ise yakındaki birkaç yerleşim yeriyle kısıtlı ve onun dışındaki yerlerde kullanamayacağınız bir çadırı sürekli taşımak zorunda kalırsınız. Kampın bulunduğu yerleşim yeri fena değil..Kampın kendisi de .Ama bir tanecik kamp için çadır taşınırmı bilemiyorum. Çöldeki kampların da zaten kendi çadırları var ya da sizi o kamplara ulaştıran tur şirketleri size malzeme kiralayabilir.Kendi başınıza gidip çölde kalamazsınız. İçerilere yürüyemezsiniz bunun için jeep ya da develer gerekiyor.Ya günübirlik gidip sabahtan akşama kadar gezip dönmelisiniz ya da turlarla gidip çölde onların sizi götüreceği kamplarda gecelemelisiniz. Biz daha önce  kampların haricinde çöllerde kaldık ama bunlar standard dışı durumlardı. Bir keresinde Ürdün’ün Wadi Ram denen bölgesinde otostop yaparken tanıştığımız ve etrafı çevrili oldukça büyük bir alanda yaşayan koruma altındaki keçilerin (oraks)  bakıcılığını yapan genç bir çocukla beraber turistlere açık olmayan ve kamplardan çok uzak olan koruma bölgesine jeeple gidip orada gecelemiştik.Gece çölün kıyısındaki kanyondan gelen rüzgar sesi adeta sabaha kadar konser vermişti bize ve muhteşemdi. Çöllerde uyuyanlar bilir yıldızlar size o kadar yakındır ki sanki üzerinize düşeceklermiş, elinizi uzatsanız tutacakmışsınız gibidirler. Yıldızlar sadece tepenizde olmuyor sağınızda, solunuzda, yanınızda, arkanızda, önünüzde heryerdeler. Sanki yürüyüp giderseniz yıldızların içinden geçmek zorunda kalacakmışsınız gibi hissedersiniz kendinizi. Gündüz sizi yakıp kavuran sıcaktan eser kalmamıştır ve ne kadar giyinirseniz giyinin titreyerek sabahı edersiniz. Biz o sabah genç çocuğun keçilerden sağıp getirdiği ve çölde sağdan soldan bulduğu bazı kuru otlarla ısıttığı sütü içip yanında da evden getirdiği küçük kuru ekmekleri yemiştik. Bunları hiçbir karşılık beklemeden yapmıştı. Bizde ona çölde gecelerken kullansın diye uyku tulumlarımızı hediye etmiştik. O türkçe ve ingilizce bilmeyen köylü bir gençti biz de arapça bilmiyorduk hala da aynıyız ama aradan yıllar geçmesine rağmen hiçbir anlamı olmayan arapça-ingilizce-türkçe karışımı karmakarışık bir dil ve kelimeleri kullanarak sms yoluyla haberleşiyoruz . En azından birbirimizin iyi olduğunu öğreniyoruz. Tabi bunu örnek alarak herkese güvenmenizi tavsiye etmeyiz. Özellikle Afrika kıtasında.
Tunus ve Fas’a dönersek..
Öncelikle Fas ve Tunus’u bazende Türkiye ile kıyaslayarak kısaca tanıtmak istiyorum.Belki bu iki ülkeden birini tercih edecek kişilere fikir verebilir.
(Baştan belirtmeliyim ki istisnalar her zaman vardır ve bu bütün yazımda geçerlidir.Yaptığım tesbitler genele aittir.)
-Genel olarak Tunus’un insanının kültür düzeyi Fas’ın insanının kültür düzeyinden daha yüksek
-Tunus Fas’a göre daha temiz bir ülke.
-Tunus’un halkı genellikle beyaz tenli insanlardan oluşuyor Fas’ın  halkı ise  Arap ve Afrika ırklarının özelliğini daha çok taşıyor.Kıyafetler konusunda da Fas ta yöresel kıyafet Tunustan daha yaygın.
               (Aslında her iki ülkenin Berberi denen asıl yerli halkı var ama tabiki biz kim berberi kim değil anlayamıyoruz.)
-Tunus pek ilginç bir ülke değil. Fas çok çok ilginç bir ülke.
-Her iki ülkede de fiyatlar Türkiye ye yakın. Tunus biraz daha ucuz  ama yaşam standartları Fas tan daha yüksek. Fas biraz daha pahalı. Ama Fas’ın pahalı olması yaşam standartlarının yüksek olması anlamına gelmiyor. Herşey pahalı ama ülkede gelir düzeyi çok düşük. Dolayısıyla büyük bir yoksulluk var.
-Her iki ülke de de Fransızca bilen çok ama ingilizce bilen çok çok az.
-Tunus da güzel el sanatları var ama Fas'takiler olağanüstü güzellikte.Fas sanatta da çok çok başarılı.
-Tunus’un insanı (esnafı dahil) size yardımcı olmaya çalışıyor ama Fas’ta halktan (özellikle turizmin olduğu yerlerde) bile size yardım etmek istemeyen insanlar var (esnaftan hiç bahsetmiyorum) .Fas taki ilkel yaşamı (ilginç olan o zaten) görmek için giden turistlere gıcık oluyorlar ama para kazanmak için turistleri de istiyorlar.o nedenle bir adres sorunca cevap için para istiyorlar ,merhaba deyince para istiyorlar.10 dakikalık bir yolda bile sizden para isteyen 4-5 kişi görmeden geçemiyorsunuz.
-Türkiye’de de arasıra ender olarak rastladığımız bali ve benzeri koklayan kişiler Fas ta çok fazla. Tunusda bizdeki gibi. Bizde ancak büyük şehirlerde ve 3-5 kişi olarak görülen bu manzara Fas’ta hemen hemen heryerde ve olağanüstü sayıda. Küçük köylerde de şehirlerde de inanılmaz sayıdalar. Başka türlü maddelerin bağımlıları olduğunu da düşündüğümüz  çok sayıda insan var..Pek çok insan yollarda sallana sallana yürüyor. Beden dili evrenseldir .Aynı şeyi yüzlerce kez görünce bazı şeyleri az çok tahmin edebiliyorsunuz. Alkol satışı çok denetim altında ve fiyatları oranın gelir seviyesine göre çok yüksek olduğundan alkol kullanımı o kadar yaygın değil. Ama madde bağımlılığı çok çok fazla.
-Her iki ülkede de gelir düzeyi düşük insanlarının yediği şeyleri yiyebilirseniz herşey çok ucuz ama bu imkansız. En önemli sorun lezzet değil temizlik. Fas bu konuda çok daha vahim bir yer.Ortadoğuda da temizlik anlayışı bizim gibi değil ama en azından sokaklarda idrar kokuları ve yıllanmış çöplerin oranı bu ülkelerle kıyaslanırsa yok gibi birşey. Ama ne yazık ki oralarda da müslüman bölgeler değil gayrimüslümlerin olduğu bölgeler daha temiz. Ama kirli yerleri de Fas'ın çok özel biriki yerinin dışında heryerinden daha temizdi.
-Fas’ta çok fazla tatlı tüketiminden ve beslenme yetersizliğinden  kaynaklandığını düşündüğümüz görme ve yürüme engellilerinin sayısı  çok fazla.Aşırı sıcak ve dondurucu soğuk rüzgarlı ikliminde belki etkisi vardır.
-Tunus’da dükkanların içinde görülen duvarlara montajlı ankesörlü telefonlardan para atarak konuşma yapabiliyorsunuz. Yarım dinar uluslararası 5-10 saniye konuşturuyor.
Fas’ta yine aynı tür telefonlara 1 dirhem atarak 20 saniye kadar uluslararası konuşma yapılabiliyor tabi fazlası için her iki ülkedede para atmaya devam gerekiyor. Fas’ta 20 dirhem’e cep telefonunuza takabileceğiniz sim kart satılıyor ,ne kadar yüklemek istiyorsanız yüklettirebiliyorsunuz. Türkiye’deki gibi kayıt vs. yok. Alıp takıyorsunuz ve kullanmaya başlıyorsunuz. Yeniler Türkiye'den daha pahalı.ama Türkiyede ancak 2. ya da 3. el olarak satılan eski model telefonlar Fas’ta çok ucuz.  Casablanka’da tren istasyonunda Türk parasıyla 29 liraya denk gelen hiç kullanılmamış telefon satılıyordu. İlk kez yurdışı seyahati düşünenlere hatırlatmak isterim ..Yurtdışındayken Türkiye'ye ait bir hattınızla arandığınızda da aradığınızda da siz ödeme yapıyorsunuz. Arandığınızda yaptığınız ödeme aradığınızda yapılan ödemeden daha düşük üçte biri kadar.Türkiyede Turkcellin hazır kartlar için yurtdışında kullanılmak üzere internet bağlantı paketleri var ama bu iki ülke içinde internet paketi yok. Diğer gsm şebekelerini bilmiyorum.
-Ortadoğu ülkelerinde adres sorduğunuz insanlar yürüyerek 10 dakika uzaklıkta olan yol için hemen “taksiye binin” diyorlardı .Bu iki ülkede öyle bir şey yok.Tunus da benzinin litresi 2.10 dinar civarı.Yani ortadoğu gibi ucuz değil. Ondan olmalı yürüme alışkanlığı daha fazla. Benzinin çeşitleri yok tek tip benzin var, lpg’de görmedik.
-Cami minareleri bizdeki gibi yuvarlak değil köşeli. Tunus’dakiler çok hoş ama Fas’taki devasa 2. Hasan camiinin minaresini görünce gökdelen görmüş gibi oluyoruz ve yuvarlak minarelerin daha güzel olduğuna karar veriyoruz.
-Ezan bizdekine hiç benzemiyor. Sanki birine sesleniyormuşcasına çıkan bir sesle okunuyor hele Casablanka’daki 2.Hasan Camii’ndeki ezan sesini ilk duyduğumuzda bir aracın birine çarpmamak için fren yaptığını sanıyoruz. Belki böyle okumak amacına uygun ama bize bizdeki gibi güzel ve huzur verici gelmiyor.Tanıştığımız birisine bizde ezan daha güzel okunuyor deyince ‘ezanı güzel okumak tasavvuftur o da günahtır ‘ diyor.
Seyahat konusuna gelince:
Tunus ve Fas seyahati için Tunus Hava Yollarından
 1-[İstanbul (yeşilköy)- Tunus(kartaca)]
2-[Tunus (Kartaca) – Fas (Kazablanka)]
3-[Fas (Kazablanka) –Tunus (Kartaca)]
4-[Tunus (Kartaca)-İstanbul (Yeşilköy)] 
olarak 4 bilet alabilirsiniz. Bu bilet seri halinde satılan bilet olup o biletlerin tek tek alınmasından çok düşük fiyatlı. Biz 2 kişilik bilet için 2200 tl ödedik.(yukarıda yazılı 4 uçuş  için). 2013 mayıs sonu olduğundan fiyatlar daha artmamıştı..Tunus ve Fas arasında karayolu ile ulaşım şu anda mümkün değil. Çünkü aradaki ülke olan Cezayir’in Fas ile kara sınırı kapalı olup geçiş yok. Ayrıca Cezayir için vize gerekli. Tunus ve Fas ise vizesiz ziyaret edilebilen ülkeler. Her ikisini de bir seyahatte görmenin yolu uçak yolculuğundan geçiyor. İstanbuldan Tunus’a giden Tunus Air uçağının saati 02:25 di.Tabi uçaktaki en ucuz tarifeyi seçmemizin ve bilet almaya gittiğimiz günün ertesi günü uçmak istememizin sonucu olarak bu saatte uçtuk. Uçağımız küçük bir Boeing ti ve uçakta personel hariç 5 yolcu vardık. Yani uçak kiralamış gibi keyifliydik. Tunus Air toplam 4 seyahatimiz süresince ilkinde 4 saat ikincisinde 1 saat olmak üzere 2 kere rötar yapsa da tavsiye ederim. İstanbul Nişantaşındaki ofislerinin görevlisi Türk bayan olmak üzere uçak personeli de çok kibar ve iyi insanlar. Ücretsiz ikramları da çok hoş. Çok lüks olmayabilir ama resmen doyurucu ikram.Ayrıca çay kahve vs ikramları da var. Kahveleri de çok çok lezzetli.

 Etten hoşlanmayanlar için sıkıntı var tabi ki heryerde olduğu gibi. Tunus Kartaca havaalnında rötar yaptıklarında bize verdikleri gecikme kartıyla havaalanında aldığımız normalde 24 dinar tutan 2 sandviç ve 2 meşrubat ikramları da güzeldi. Tunus ve Fas’ın Türkiye ile arasında 2 saat fark var. 2 saat 45 dakika kadar süren bir uçuş sonrası başkentteki Kartaca havalimanına iniyorsunuz. 

Başkentin ve ülkenin adı aynı. O nedenle ülke için Tunus bu şehir için başkent Tunus kelimesini kullanacağım.Güzel ve küçük bu havalimanında sürekli kapalı bir “turizm information” ofisi görürseniz  yanılmayın. Alt kata inin orada ortalarda 4-5 kişinin yanyana oturduğu bir masa göreceksiniz. Orası turizm ofisi. Pek harita ve benzeri şeyler bulma olanağı yok ama başkentin ve ülkenin ucretsiz haritasını bulma ihtimaliniz var. Havaalanı yeşilköyün otuzda biri desem abartmış olurmuyum bilmiyorum.Ama güzel bir mimarisi var. Çok sevimli. Karakteri olan bir yer yani beton yığını değil. Havaalanından şehre giden iki otobüs var ama çok seyrek geliyorlar ve bazen durmadan geçip gidiyorlar. Havaalanında sizi yönlendiren otobüs durağı tabelasına inanmayın tabelanın tersi yönde havaalanı bahçesinde ilerleyin merkeze giden otobüs durağını bulabilirsiniz. (havaalanı bahçesi içinde) Medina’ya gidiyormu derseniz sizi şehir merkezine ulaştıracak otobüsü bulursunuz ama beklemenizi tavsiye etmeyiz çünkü 3-4 saat beklemek zorunda kalabilirsiniz. Taksiler normal taksimetre açtıklarında yol 4,5 dinar ama gece geç saatte 10 dinarı az bulan taksiciler var. Biz farklı zamanlarda her iki fiyat ile de taksiye bindik birkaç kez yürüyerek de gittik ama yol çok uzak ve en önemlisi araç trafiği iyi değil yani yol yayalar için yapılmamış.Birde havaalanından çıkıp Tunis yazan  tabeleyı takip ederseniz (yürümek için kullandığımız ve yayalara uygun olmayan otoban) önünüze çıkacak iki köprünün birincisinin üzerinden ikincisinin altından geçip biraz yürüdükten sonra bir demiryolunu görebilirsiniz. O demiryolunu sağa doğru takip ederseniz 5-6 dakika sonra içinde minik bir kulubenin bulunduğu bakımsız bir tren istasyonu göreceksiniz. O küçük kulubeden bilet alıp geldiğiniz yöne geri giden trene binerseniz merkeze gidebilirsiniz. Zaten oradan tek yöne tren gidiyor ama yinede “Medina?” sorusu işi garantiye alır.İndiğiniz yerde  Habib Burgiba Bulvarını sorarsanız yürüyerek en fazla 10 dakika sonra bulvarda olursunuz.Daha sonra bahsini edeceğim leylak rengi çiçeklerle donanmış ağaçlarla dolu caddeyi  takip edince yol Habib Burgiba bulvarına çıkıyor zaten.


Tunus da fransız mimarisiyle yapılmış binalar, eski arap mimarisiyle yapılmış binalar ve günümüzün karaktersiz binaları hepsinden biraz var.Merkezde bulvarlar fransız mimarisi ile yapılmış büyük ve hoş binalarla kaplı. Ama biraz bakımsızlar. Medinalardaki evler ise güvenlik amacıylamı rüzgardan korunmak içinmi yoksa güneşten korunmak içinmi bilemiyoruz çok sıkışık.Hiç güneş girmiyor içeriye. Pencereler küçük.yolları daracık. Ama hoş mekanlar.
Başkent Tunus’da kalacak yer konusunda pek fazla seçenek yok. Aslında oteller var ama turizm amaçlı pek yok. (lüks oteller hariç.)Yani bir iş için o şehre gelen ya da çalışanların kaldığı ucuz oteller daha çoğunlukta.
Youth Hostel (25 rue saida Ajoula Tunis) seçeneklerden birisi. Eski güzel bir bina. Binanın ortasında üzeri kapalı bir avlu var.  



 Avludan açılan bir kapıdan kırmızı koltukları gördüğünüz minik bir araya kapı açılıyor o aranında iki tarafında 2 metre kadar yükseklikte tahta duvarlarla ayrılmış iki oda var.Tahta duvarın üzerinde 2 metrelik filan boşluk var. Yani görsel olarak duvarlı gerçekte duvarsız. Oda filan dedik ama lüks bir çadır gibi. Bu şekilde odalardan 2 koridorda ikişer adet olmak üzere toplam 4 tane var. Üst katta da dormyler var sanırım.Dekor vs güzel.  İki kişilik odada iki kişi 35 dinara kahvaltı dahil kaldık.  Görüntü şahane kullanım idare eder. En iyi tarafı hostelde kalanların belli bir kültür seviyesine sahip olması. Buradaki dormy lerde yani müşterek odalarda bayanlar ayrı erkekler ayrı odalarda kalıyor. Sanırım dormyler 4 er kişilik. Dormilerde tek kişiden de 35 dinar alırlarken gördük. Buralarda hosteller internetten rezervasyonla işlerini garantiye alıyorlar. Eğer boş yerleri varsa kalacak kişilerin seçeneği olduğunu hissederlerse normal fiyat orda kalmaya kararlı görürlerse de yüksek fiyat istiyorlar. Genellikle de internetten rezervasyonla dolu oluyorlar. Önceden program yapmak size uygunsa internetten rezervasyonunuzu yaptırmak  size kolaylık sağlayabilir. Ama aklınıza estiği zaman aklınıza eseni yapmak istiyorsanız (bizim gibi) o zaman mecburen hostel dışı seçenekleri denemek zorundasınız. Hostel da  kahvaltı küçük bir paket tereyağ ,küçük bir paket incir reçeli, küçük bir paket vanilyalı yoğurt, korkunç bayatlamış bir kahve ve üzeri akşamdan kalma yemek lekeleriyle dolu ekmek parçalarından oluşuyor .Ortadaki avlu oturmak için iyi. İnternet wifi var ,ücretsiz. Bir de şu var ki ortadaki avluyu hostel dışı amaçlarla kiralıyorlar. Nişan ya da düğün gibi. Hostel müşterilerinden de “akşam 7 den sonra gelin” diye talepte bulunuyorlar .”Zaten gezip akşam gelirim, ne olacak” diyebiliyor insan ama birşey var ki hiçbirşeye banzemiyor. Tuvaletler .Sayıları birkaç tane ve içinde kıpırdanmayacak kadar küçük. Birde biraz daha büyük olanın (o da çok çok küçük) olduğu tarafı gece kilitliyorlar. Küçüklük öyle böyle değil.Yer yokluğundan tuvalet fırçası sifonun üzerinde duruyor.Kafanızın yanında duvara montajlanmış, içinde kullanılmış ve dışarı taşmış tuvalet kağıtlarının olduğu çöp kovası duruyor. Diğer tarafta uzun spiral saplı taharet musluğu Kafayı korumaya çaılşırken sırt risk altında, sırtı korurken taharet musluğunu kucağınızda ve kullanılmış kağıtları suratınızda bulabilirsiniz. Hele uykulu giderseniz suratınıza yapışmış kullanılmış bir tuvalet kağıdı garanti. Zaten herkes sürekli duşa giriyor. Sanırım bahsettiğim kazalara uğruyorlar. Bir de komik tarafı şu ki tuvaletin kapısı dışarı açılıyor ve içerdeki sürgü çalışmıyor. Bay bayan tuvalet ayrımı yok. Bir bayan tuvaletden çıktığında karşısındaki pisuvarları kullanan bir erkekle karşılaşabilir. Biz kaldığımız süre içinde başarısız denemelerimizden sonra arayıp keşfettiğimiz bir avm nin tuvaletini kullandık. Duşları idare eder. Bu arada umuma açık tuvalet Tunus’da da Fas’ta da yok denecek kadar az. Kocaman şehirlerde bile belki 3 tane vardır. Ama cafelerden ve restoranlardan tuvaletlerini kullanma ricasında bulunduğunuzda girip kullanabiliyorsunuz  oranın müşterisi olmanıza gerek yok. Şehir merkezinde Habib Burgiba Bulvarı en popüler yerlerden biri. Bulvarın bir ucunda Medina’nın başlangıcı var.Yani hediyelik eşyaların satıldığı dükkanlar ve evlerin olduğu tarihi yerleşim yeri. Burayı çok fazla anlatmaya gerek yok. Hediyeliklerin ve değişik sanatların üretildiği satışa sunulduğu hoş bir yer. 

Her durumda ziyaret edilecek yerlerin başında geliyor o yüzden detaya gerek yok. Satılan el sanatı ürünlerinin içinde camaltı levhasını alıp baktığımızda resim camda değil kağıda basılıp onunda cama yapıştırldıktan sonra arkasının ziftle kaplanıp camaltı görüntüsü verildiğini farkettik.Güzel bir taklitti. Tabi herşey böyle değil. Aslına uygun yapılmış el sanatları da çok.Hostelda bu Medina’nın içinde. Habib Burgiba Bulvarında geceleri ışıl ışıl parlayan saat kulesine arkanızı dönüp ilerlerseniz ilerde bulvar daralıyor ve daralan yolda devam edince de karşınıza yanları açık tarihi bir kapı kemeri çıkıyor. Oranın devamındaki dar sokağa girdiğinizde Medina başlıyor. Hostel medinanın içinde sadece müslümanların ziyaretine açık olan çok meşhur Zeytune camiinin 

yakınında.  Medinanın başlangıcı olan yerde önünüz medinanın girişine dönükken sağ taraftaki Medina otel de alternatiflerden biri.Küçük kötü bir otel ama otel konaklama maksadı dışında kullanılmayan bir yer. Kalınabilir. İki kişi 35 dinar, duş kullanımı ilave 2 dinardı. Odada kötü de olsa bir lavabo vardı ve dezenfektan mendille musluğu ve lavaboyu silerek en azından elimizi yıkayabileceğimiz bir yer elde etmiştik. Fotoğrafta görüldüğü gibi tuvaleti dışarda ve penceresi camsız ilkel bir tuvaletti ama kokmuyordu temizdi.

Bu önemli bir konu çünkü sırt çantalı turistlerin ucuz otel seçtikleri için amacı farklı yerlere de rastlama ihtimali olabiliyor. Nitekim böyle bir otele de rastladık. Sabahın 5 inde ayrılmamız gereken otelden gece 11 de ayrılıp o geceyi de Kartaca havaalanında geçirdik.  

İki kişi için 12 dinar ödediğimiz otel sabahtan akşama kadar eşyalarımızı bıraktığımız emanetçi oldu ama hava kararınca bu özelliğini de yitirdi.Camları kırık, pencereleri açık, tuvaleti berbat otelde sadece eşyalarımız bekledi bir de otelde gezen küçük kediyi sevdik.  

 Gece aşağıdan gelmeye başlayan  sesler ileri saatlerde ne tür sesler duyabileceğimiz konusunda net bilgiler verdi. Medina otele gelince. Bu arada yanınızda taşıyacağınız herşeyi inceden inceye hesaplamanızı öneririm. Diş fırçanızın bile sapını kesin. Ayrıca havlu taşımayın fazladan bir penye tişört alın gerekirse havlu yapın gerekirse tişört olarak kullanın ama mutlaka kendi çarşafınızı ve uyku tulumunuzu götürün. Hatta çarşafınızı katlarken alta gelen yüzünü diğer tarafla karıştırmamaya dikkat ediniz ki uyurken biraz rahat edin. Bu arada biz Tunus Air’in uçakta üzerimize almamız için dağıttığı leylak renkli polar örtüleri hafif ve sıcak tutmasından dolayı çok beğenmiş etikelerindeki yıkanmaz işareti onların tek kullanımlık olabileceğini düşündürmüş ve uçak kabin görevlisinden onları alıp alamayacağımızı sormuştuk ,görevli de alabileceğimizi söylemişti. Bu polarlar o kadar çok işimize yarıyorki anlatılamaz. Beslenme konusunda çok sıkıntılar çekiyoruz. Bir AVM de ısmarladığımız vegetarian pizza etlerle dolu geliyor. Fransızca bilmelerine rağmen vejetaryenliği neden anlamıyorlar ya da bilmiyorlarsa niye yazıyorlar anlaşılmaz birşey. Bir başka pizza maceramızda yine vejetaryen pizza istiyoruz son anda farkediyoruz ki içeriğinde ton balığı yazıyor hemen vazgeçip margarita pizza istiyoruz .Her iki ülkede de marketlerde satılan ambalajlı ürünler ve pet şişeyle aldığımız içme suyuyla yıkadığımız meyvelerle beslenmemizi sürdürüyoruz.. Bu arada bana sorarsanız dişlerinizi de pet şişelerdeki içme suları ile fırçalamayı ihmal etmeyiniz. Balık konservesi sevenler için her iki ülkede ucuz ve kaliteli konserveler var. Başkent Tunusda bizi en çok şaşırtan şeylerden birisi leylak rengi çiçekleri olan ağaçlarla kaplı bir bulvarındaki idrar kokusuydu. Koku insanı kusturacak kadar çok. Bir keresinde sabah 6 gibi erken bir saatte o bulvardan geçmek zorunda kaldık, koku çok daha yoğun hissediliyordu o saatte.  Bir başka yerdede o ağaçlardan gördük ve aynı kokuyu aldık.Ağacın güzelliği ve kokunun verdiği rahatsızlık insanı şaşkına çeviriyor. Suçlunun ağaç olup olmadığı konusunda tereddüt geçirdik ama o ağacın olmadığı yerlerde de kokular vardı. İnsanların tuvalet için dışarıları kullanması korkunç birşey ama şehirlerde umumi tuvaletlerin 2 ya da 3 ü geçmemesi ve gariban halkında turistler gibi kafeteryalara tuvaletlerini kullanma talebinde bulunması mümkün olmadığından (herkese izin verirlerse masrafı nasıl karşılayacaklar) kaçınılmaz bir durum. Tunus’un istisnalar dışında efendi insanları daha ağırlıkta. Size birşey satmak için bunaltanı çıksa da almasanız bile arkanızdan saygısız bir davranışta bulunmuyorlar. Bir adres sorduğunuzda size yardımcı olmaya çalışıyorlar. İnsanlara baktığınızda araplara benzeyenlerin sayısı az. İnsanların beyaz tenli hatta sarışın olanları çok. Hani neredeyse büyük bölümü Türk kökenli diyesi geliyor insanın. Ülkede çok küçük gariban kedi yavruları var. 

Çöpleri poşetleri deşmeye çalışmaktan olsa gerek burunları hep yara.  Onlara kötü davranmıyorlar ama iyi de davranmıyorlar. (3 istisna gördük).Annesi olmayan aç ve ölümle pençeleşen bir yavrunun yanından hiç aldırmadan geçip gidiyorlar. Bir kase süt koyalım demiyorlar. Biz bir defasında normalde sütünün dahi sulandırılarak verilmesi gereken küçük bir yavru kediye elimizdeki yoğurdu vermiş o kadar küçücük bir hayvanın yoğurt yiyebilmesinden de hem sevinç duymuş  hem de çaresizliğinin boyutlarından üzüntü duymuştuk.  
 

.Özellikle yoksul yerlerde hayvanlara hiç yardım yok. Sebebinin kendilerinin de aç olmasından olduğunu düşünüyoruz çünkü çöplerinde kediler yiyecek hiçbir şey bulamıyor. Yani insanlar ellerindeki herşeyi son lokmasına kadar yiyorlar. Bir de trenlerde, otobüslerde daha yaşlı veya muhtaç durumdaki insanlara kalkıp yer vermiyorlar.Türkiye’de de böyle davranışlara rastladığımız oluyor ama aksini yapan çok daha fazla. Ama orada neredeyse hiçkimse yapmıyor bunu. Hatta gençler bizim bacağından rahatsızlığı olan yaşlı bir adamın oturması için boşalttığımız koltuğu bile kapışıyorlar. Tunusta turistleri rahatsız etmiyorlar. Kesinlikle dokunmuyorlar. Elle taciz yok. Araç içindeki bir kadının boynundaki kolyenin aracın camından içeri uzanan bir genç tarafından kaptı kaçtı  edilmesi gibi olaylara rastladık ama turistlere pek yaklaşmıyorlar. Belki de turistlere karşı suçların cezası çok yüksektir. Burgiba bulvarındaki resmi bir binanın önündeki küçük alanı kullanan askerlerin etrafını iri rulolar halinde jiletli tellerle tamamiyle kaplamışlar. Arada hiçbir önlem yok insanlar tellerin yanından gelip geçiyor. Kazara elinizin çarpması ya da birinin çarpıp sizi jiletli tellere doğru itmesi seyahatinizi bitirmenize sebep olabilir. Gerçekten çok ama çok tehlikeli. Fotoğrafını alamadık çünkü resmi hiçbir yerin fotoğrafını çektirmiyorlar. Ortadoğuda Suriye ve Ürdün de çok sık rastladığımız lider fotoğrafları burada da Fas’ta da yok. Suriye ve Ürdünde binaların üzerinde heryerde liderlerin neredeyse binaların cephelerini kaplayacak kadar devasa fotoğrafları vardı. İşyerlerinin içinde de duvarlarda hep lider fotoğrafları vardı. Ama bu iki ülkede pek rastlanılan bir durum değil. Bu arada Başkent Tunis de Medinanın sonundaki hastanenin yanına çadır kurup hükümeti protesto eden insanlara rastladık. Etrafa astıkları fotoğraflardakilerin kim olduğunu sorduğumuzda “şehitler” diye cevap verdiler. Bazı araçların plakalarında Avrupa birliğinin işareti ve avrupa birliği ülkelerinin plaka kodları kendi plakalarının üzerine montajlanmış.
Habib Burgiba Bulvarı heryere kolay ulaşımınızı sağlayacak yer..Bulvarda arkanızı medinaya doğru dönerek yaklaşık 20 dakika yürürseniz sağda bir tren istasyonu göreceksiniz. İstasyonun adı Tunis Marin .Bu istasyon Kartacaya giden trenin kalktığı istasyon. La Marsa trenin son istasyonu. Bu trene binince 7-8 istasyon sonra Kartaca’nın istasyonları başlıyor. Hangi istasyonda inerseniz inin hattın bilet fiyatı sabit. Sadece 1. ve 2. sınıf fiyatı farklı onunda bir önemi yok. Ayrıca bu iki sınıf arasında hiçbir fark yok. 2 kişi 1.38 dinar. Kartaca’nın 5 ayrı istasyonu var. Bu 5 istasyonun tümünün adında Kartaca kelimesi var ama Kartaca’yı ziyaret için  son istasyon olan Kartaca Hannibal durağı en uygun olanı. Zaten istemeseniz de burada iniyorsunuz çünkü onarım sebebiyle mi yoksa başka sebepten mi bilemiyoruz herkes bu durakta indirilip otobüslere bindiriliyor. Kartacadan daha ilerdeki yerlere gidenler (Sonraki 3-4 durağı) ücretsiz  otobüsle gidiyorlar. Biz otobüsün kalabalığını göze alamayıp indiğimiz yerden sahil tarafına değil tersi tarafa yürüyerek araç yoluna çıkıyoruz .Kartacayı daha önce de gezdiğimiz için Marsa'ya gidiyoruz.  Marsa’ya da yürüyerek gidiyoruz. Yol yürümek için güzel ama Türkiye’den gidince karşınıza çıkan plaj sizi hayal kırıklığına uğratıyor.  Türkiyenin en sıradan plajlarına benziyor. Sahilinde gezen deve hariç. 

Burada plajlarda şortlu ve şortlarının içinde mayoları olan bayanlara rastlıyorsunuz ama mayosuyla duran çok çok ender. Genellikle denizlerde erkekler var onlarda da gençler ağırlıkta. Kartacaya dönecek olursak Kartaca son durağına kadar kadar geldiğiniz tren yolunun iki tarafındaki alanda da Kartaca harabeleri var.  Tren yolunun sahil tarafında da aksi yönünde de. Bir de sahil tarafında çok resmi bina var. Yani hemen bir asker “fotoğraf çekmeyin” diye karşınıza çıkıveriyor. Başka ülkelerin büyükelçilikleri vs gibi biryerler var bu bölgede. Bazı lüks evlerde. Sahilin ters yönünde tarlaların arasından yürüyerek araç yoluna çıkıp önünüzü Başkent Tunis’e doğru dönerseniz karşıda küçük bir tepede güzel bir cami göreceksiniz. 

 Camiye dogru yürürken önce harabelerin yanından geçiyorsunuz. 



İsterseniz içindende geçebilirsiniz. Çünkü duvarsız ve ücretsiz. Camiyi geçip devam ederseniz ilerde yol ikiye ayrılıyor soldaki yol Kartaca’nın devamı.  İlerde tepede görünen katedrale ulaşırsanız Kartaca Müzesine ulaşmış olursunuz.   

Müzenin girişi 10 dinar civarındaydı.Sahil tarafında da ücretli ve ücretsiz gezilebilen tarihi kalıntılar var. Kartaca geniş bir alana yayılmış yeşil ve temiz bir bölge. Tarihi alanlar farklı farklı yerlerde aralarda  yeni binalar da var. Etraf renkli bitkilerle kaplı. 
 

Müze bilgileri heryerden edinilebildiği için pek yer ayırmayacağım. Başkent Tunusta ihtiyaç duyacağınız ikinci tren istasyonunun adı Barcelona. İstasyonda sefer saatlerini gösteren listeleri bulabilirsiniz. İstasyonun içinde danışmadan bazı ihtiyacınız olan bilgileri de alabilirsiniz. İstasyonun turizm danışmasındaki kibar bayan ellerinde harita kalmadığından bize kendine ait olan haritayı çantasından çıkarıp vermişti. Bu tren istasyonunu bulmanın en kolay yolu Habib Burgiba bulvarında Barcelona Tren Station diye sormak. Fransızca biliyorsanız sorun yok ama ingilizce bilen insan sayısı çok az.  Neredeyse yok gibi. İstasyon bulvara çok yakın rahatlıkla yürüyebilirsiniz.Yürürken bazen yol kenarında seyyar satıcılar araçlarda giysi vesaire satıyorlar sanki pazar yeri gibi bir yerler de var .Bu istasyon şehirlerarası seyahatler için gereken istasyon. Tunusta hemen hemen heryere tren var. Barcelona istasyonundaki tuvalette klozetlerin plastik bölümü yok. Su sistemi de dışarda sallanan taharet hortumu .Bu hortumlar hiç hoş şeyler değil. Bu ilkel tasarımdan ne yazık ki Konya Mevlana Müzesi ziyarteçileri için açılmış yeni tuvaletlerde de gördük. Yani bizdeki gibi klozetlerin su sistemi yok.Bu istasyondaki tuvaletler temiz sayılır. Fiyatı 0.20 dinar. Ama bazı yerlerde tuvalet temizde görünse ayak bastığınız yerler taharet için kullanılıp sonra yere bırakılmış spiral hortumlardan akan sularla kaplanmış oluyor. Tren istasyonları ve havaalanları tuvaletleri gibi bakımlı yerlerden bahsediyorum. O spiral hortumun ucuna sıçrama ihtimali olan şeyleri düşünürseniz o ıslaklık insanı tedirgin ediyor. Fas’taki tuvaletler de bu spiral taharet hortumu da yok. Bizde her tuvalette”yabancı madde atmayın ,kağıt atmayın, çöpleri kullanın” diye uyarılara rastlıyorsunuz ya özellikle Fas’ta tam tersi. İçerde çöp kovası da yok su da yok.Yani temizlik  için kullanacağınız kağıt tuvalete atılıyor. Neredeyse 1 rulo kağıt atsanız o tuvaletleri tıkayamazsanız. Sifonları girdap gibi çalışıyor. Çıkıp dışarda elinizi yıkamanız için lavabolarda elbette sular var. Elbette kendinize göre olabildiğince daha temiz ve daha sağlıklı bir temizlik yöntemini geliştirebilirsiniz. Tunus’ta da Fas’ta da bizim için normal olmayan bir tuvalet hizmeti var. Özellikle havaalanları,tren istasyonları, AVM ler gibi yerlerde erkekler minik minik pisuvarlarda tuvalet ihtiyacını giderirlerken temizlikçi kadınlar arkalarında yanlarında yerleri paspaslayıp geziyorlar. Başkent Tunus’dan Hammamete gitmek için Big Bou Ragba ( söylenirken sadece RAGBA deniyor) da inip başka bir trene biniliyor .Ragba bir yerleşim yeri ama istasyon olması dışında bir özelliği yok.Barcelona’dan aldığımız 1.sınıf 2 adet Hammamet bileti 12 Dinar. Güneyde çölün başlangıcındaki tuz gölünün olduğu Tozeur’e giden trende bu yolu kullanıyor .Ragbada inmeyip güneye doğru inerseniz yaklaşık 11-12 saat süren bir yolculuk sonrasında Tuzerde oluyorsunuz. Tuzer ziyaret edilmesi gereken bir şehir..Ragba ülkenin güneyine doğru inen bu hattan Hammamet ve Nebul tarafına gidenlerin aktarma yapabilması için kullanılan bir istasyon. 1 saat 10 dakika sonra Başkentten Ragba’ya ulaşılıyor.. Bu istasyonda inip Hammamet trenine binilip 10 dakika süren yolculuktan sonra da Hammamete ulaşılıyor. Bu seyahatte Hammamet için ayrıca bilet alınmıyor.Ragba'ya kadar geldiğimiz trenle Ragba'dan Hammamete giden tren çok farklı.Hammametinki yeni,lüks .Dikkatli bakınca ya bu yıl ya da geçen yılın sonunda kullanılmaya başlanmış olduğunu belirten tarihler gördük. Bu arada her iki ülkede de trenler ve otobüsler tam zamanında hareket etmiyor hatta saati gelmesine rağmen tren ortalarda olmuyor ama siz nasılsa hareket etmiyor diye gevşek davranmayın trenler hemen birdenbire istasyondan ayrılıveriyorlar. Yani her an tetikte olmalısınız.Ayrıca trenlerde 1. sınıf ve 2. sınıf arasındaki ayrımı pek anlayamıyorsunuz. Fiyat farkı oraya göre yüksek ama 1. sınıflar 6 kişilik kabinlerden diğerleri ise vagonlardan oluşmakla birlikte koltuk ya da başka konularda 1. sınıfın hiçbir üstünlüğü yok. “2. sınıfta yer kapışmak gerekiyor 1.sınıfın farkı bu olsa gerek” diye düşündük ama 1. sınıfta da yer kapışıyorlar hatta ayakta kalanlar oluyor. Kartaca'ya giden şehirçin trende de 1.sınıf 2.sınıf farkı var.Fotoğraf 1. sınıfın klimasının fotoğrafıdır. 

Hammamet teki istasyonda inince 15-20 dakika yürüyerek merkeze ulaşabilirsiniz. Hammamet ile Başkent Tunis arasında otobüs  seferleride var. Hammamet Tunustaki en temiz yerlerden biri. Özellikle beyaz boyalı evleri üzerinde mavi pencereleri hoş görünüyor.Duvarların üzerindeki küçük çini yağmur kanalları çok hoş.Fatma Ana eli diye bilinen formda yapılmış metal kapı tokmakları olan tipik arap mimarisinin kubbelerinin form olarak alındığı metal kapıları da çok güzel. 



 Sanki binbir gece masallarından çıkmış gibi. Sadece Hammamette rastladığımız mezar taşları da çok ilginç. Yüksek olmayan mezarlar çinilerle süslü ve açık Kuran-ı Kerim görünümünde mermer mezar taşının üzerinde rahmetli ile ilgili bilgiler var. Gece buralarda hayat erkenden bitiyor gündüz  ise geç başlıyor. Ragba’dan Hammamete yürüyerek gitmek isterseniz 2 saatte ulaşabilirsiniz. Biz yürürken soğuk bir hava ara sıra serpiştiren yağmur vardı. Yol boyunca sanayi dükkanları,tamirciler vb yerler var ayrıca yol boyunca sıralanmış onlarca dut ağaçları var ki dutlarının lezzeti de olağanüstü..

 Kasapların yakınından geçerken biraz ürkünç çünkü etlerinin tazeliğini anlatmak için kestikleri hayvanın kanlı kafasını sallandırmak gibi bir gelenekleri var.  

Hammamette kaldığımız otelin adı Belle Vue

.Eski kalenin yani (Kasba'nın) etrafında dolaşırsanız yakınındaki mezarlığı bulabilirsiniz. Mezarlığı geçip sahil boyunca yürürseniz  (deniz sağınızda  kalacak şekilde) bir okul göreceksiniz onu da biraz geçerseniz oteli görebilirsiniz. İki kişi 35 Dinara anlaştık.İyi bir oda. Oteli yaşlı bir fransız kadın işletiyordu. Otelde bizden başka pek kalan yok. 4-5 katlı bu otelin en üst katında kaldık.
 

Otel Akdeniz kıyısında manzarası güzel. Oda büyük .Odada bir tek kişilik bir da çift kişilik yatak var.Odaya ait güzel bir banyosu, lavabosu, tuvaleti var. Kahvaltı dahil anlaştık ama kahvaltıda gelegele hindistan cevizli yoğurt (çok çok tatlı), ayva reçeli, kruvasan (anasonlu ve tatlı), son derece acı kahve, yanında pipeti ile süt,tereyağı geldi.  Neredeyse hiçbirini yiyemedik. 

Yanımızdaki birgün öncesinden kalan iki şeftaliyi yedik. Arap coğrafyasında tatlıya çok düşkünlük bilinen bir şeydir ama Afrikaya doğru gittikçe şekerin kullanım miktarı anormal derecede artmakta. Şerbetler akmayan şeylere tatlı ya da şekerli demiyorlar. Şekersizmi diye sorduğunuz bir şey çok çok bayıltacak kadar tatlı değilse size şekersiz diyorlar. İçinde şeker ya da tuzun yoğun olmadığı birşey yok gibi. O kadarki boğazınızı tahriş ediyor. Alkol satışı çok az ve izinli yerlerde yapılıyor ve o yerlerde belli bir saatte kapanıyor ama alkol kullanımı çok fazla. Saat onu geçmeye başlayınca ortalık alkollü gençlerle doluyor ama kimseyi rahatsız etmiyorlar kendi aralarında taşkınlık yapıp eğleniyorlar. Oteller alkolun en kullanıldığı yerler gibi.Mesela kaldığımız otelde bizden başka belki 3-4 kişi vardı ama otelin alt katında hergece neredeyse 100 kişi alkol alıyordu.  

Yani otellerin kafeteryalarında serbest olduğundan oteller alkol almak isteyenlerle tıkabasa doluyor. O insanların içtikleri sigara kokusundan 5. kattaki odada genzimiz yanıyor ve balkon kapısını açarak uyumak zorunda kalıyoruz.  Kafeteryasındaki sigaranın serbest olduğu yer ile yasak olduğu yeri ayıran duvar çok komik.

Tunusun peynirleri, kaysıları çok lezzetli. Hammamet de otobüslere arkadan biniliyor.

Binerken otobüsün arkasında oturan görevli sizden parayı alıp karşılığında biletinizi veriyor. Biletteki yazan tutarla size verilen para üstünü kıyaslayabilirsiniz ama biz otobüslerde hiçbir numara görmedik ama hammamette bir markette kasiyer kadının bir kez oyununa geldik ikincisinde yutmadık. Kadın kasiyerin bize verdiği para üzerini elimizdeki bozuklarla karıştırdık. Kasiyer vermeden önce elimizde başka bozuk paralarda olmasına rağmen toplam bozuk parayı saydığımızda kasiyerin vermesi gerekenden daha az para olduğunu gördük . Kasada konuşma numaraları yaptığı için zaten bizi şüphelendirmişti ama paraları karıştırdığımız için ispat edemedik. Çok önemli bir miktar değildi ama önemsizde değildi. Aynı numaraya biri Sousse’de olmak üzere birkaç markette daha rastladık. Zaten Tunustada Fastada marketler çok şaşırtıyor. Neredeyse her koridorun başında ve kasaların yanında dikilip bakan görevliler var. Birşeyi çalma faaliyetindeymiş gibi pek kimseyi görmedik.Zaten bu iki ülkede de marketler sıradan halktan insanların değil gelir düzeyi daha yüksek insanların gittiği yerler. Mesela Tunus da başkentte Carrefour magazası var alışveriş yapabileceğiniz. Bir de Habib Burgiba Bulvarındaki saat kulesinden Medinaya doğru 3-5 dakika yürürseniz sağ taraftaki bir arka sokakta "central park " adında bir avm var alışveriş için ihtiyaç duyabilirsiniz.Üst katında mağazalar ve kafeterya bölümüde var.Oradaki bir mağazada galatasaray , beşiktaş,fenerbahçe ile ilgili birşeyler vardı. 

Hammamet’e gittiğiniz zaman göreceksiniz hoş mimarisi olan tarihi evleri ve eski kale içindeki evlerle, hediyelik eşya satan küçük dükkanları ile sevimli bi yer. Tercih edilme sebeplerinden sayılan sahil ise Türkiye deki Akdeniz sahillerini bilen biri için son derece yetersiz.. Hammamette tanesi 3,5 dinardan 2 pizza sipariş ediyoruz yarısını ancak yiyoruz. Fena sayılmaz. 

Hammamet'in yakınındaki Nebulu görmek isterseniz Hammametten otobüsle gidebilirsiniz. Bilet fiyatı 1 kişi  0.78 dinar. Şehirin merkezinde bu bizdeki belediye otobüslerine benzeyen otobüsleri görebilirsiniz. Bizim körüklü otobüslerin  çok daha uzunları.  

 Hammamet ile Nebul arasında tren de var. Eğer treni tercih ederseniz iki kişi 1.10 dinar. Nebul hediyelik eşya almak uygun bir yer.Özellikle ülkenin çini ve seramik merkezi.

1Dinara bile gerçek deri parçalarından yapılmış minik cüzdanlar var. Çiniler ve benzeri hediyeliklerle dolu. Sevdiniz mi derseniz hayır ve hayır. Sebebine gelince palmiyeye tırmanmış yaramaz bir kedinin fotoğrafını çektiğimizi zannederken o garibanın kuyruğu yeni kopmuş ve kaçıp çıktığı palmiyeden inmeye çalışıp bunu başaramayan ve bizden açık açık yardım isteyen bir kedi olduğunu anlayıp ve de onun için hiçbirşey yapamamak.  
 
 "Niye itfaiye çağırmadınız" diyecek kadar saf insanlar çıkabilir ama orada kalan bir insan bile olsa itfaiye çağıramazsınız buralarda. En huzursuzluk veren şey ise kediden 2-3 dakika önce gördüğümüz yanında 2 pitbulla gezen gençti.İçimizden bir ses nedense bu kediye o pitbulların saldırtıldığını söyledi ama kimsenin günahını almayalım.3-5 dakika ilerde gençlerin denizden çıkarıp ağacın dibine bıraktıkları kediye de birşey yapamadık.O korkunç rüzgarda tirtir titreyen ve yaralar içindeki kediyi kurulamak için hiçbirşeyimiz yoktu ayrıca oralarda sorunu olan ve aç o kadar çok kedi var ki yetişmek mümkün değil. O garibanlar iseöyle şaşırtıcı bir biçimde sizden yardım istiyorlarki inanamazsınız.Miyavlaya miyavlaya üzerinize geliyorlar.Üzerinize çıkmaya çalışıyorlar kuru ekmek bile atsanız küçücük yavrular bile yemeye çalışıyorlar.Fasta da Tunustada gerek kediler gerek çocuklar birbirine çok benziyor.Çok ama çok sevimliler ve sevilmek istiyorlar. İnsanın içini sızlatıyorlar. Enteresan bir biçimde sahipsiz köpeklere hemen hemen hiç rastlamıyoruz. Onlar bu bakımsızlığa daha dirençsiz galiba. Ortadoğuda gezerken hep arapça müzikler duyardık.Lübnanda da Suriyedede Ürdündede... Ama buralarda bir iki defa ancak duyduk. Ortadoğudan farklı olarak bir de  buralarda herşeyin üzerinde fiyat yazıyor. Hem Fas'ta hem Tunus ta "muhteşem yüzyıl "rüzgarı esiyor.Bu dizi çok ama çok beğeniliyor.
Sousseye gitmek için (Bereket Sahili ama Barek si şeklinde telaffuz etmelisiniz)Barek si’ye geldik.  Hamametteki belediye otobüslerinin kalktığı yerden Barek si’ye giden otobüse biniyoruz. İki kişi için 1.60 Dinar ödüyoruz. Barek si’de otobüsten inip çok yakından kalkan Sousse minibüslerine biniliyor. 

 İki kişi için 5.40 dinar veriyoruz. Sanırım tren alternatifi de vardı ama biz Hammamette tren istasyonuna kadar gitmek istemediğimiz için Hammamet merkezden otobüse binip Barek see üzerinden gitmeyi tercih ediyoruz. Önümüzdeki dolmuş şoförünün koltuğunun arkasında (bizim ayak dibimizde) duran sopa biraz memleketimizi hatırlattı.

Yollarda elektrik direklerinin üzerinde leylek yuvaları var içinde de leylekler. Çok güzel görünüyorlar.Yollardaki mandalina ve üzüm bahçelerinin duvarları kaktüslerden oluşuyor.Yol yaklaşık 1 saat sürüyor.İndikten sonra garajdan merkeze doğru yürürseniz 15-20 dakika sonra Arkeoloji müzesi önünüze çıkacaktır.

Polis otoları farları dahil tel kafeslerle örülmüş. Kaliteli deri bir terlik 19.500 dinar vinleks terlik 22.500. Kasiyer numarasıyla burada da karşılaştık ama yutmadık dönüp paramızın üstünü eksik verdiniz diyerek eksik olanı aldık.Bu iki ülkede de şişman insan pek yok.İki arap gencini yaşları gençlerin 3 katı kadar olan iki şişman avrupalı turist kadınla sarılmış yürüken gördük  

Birkaçkez Türkiye’de güney sahillerindede gördüğümüz manzarayı hatırlattı.Deniz kenarında "gangnam styl" müziği duyulan 5-6 tane korsan gemisi var.



Turistler için turlar yapıyorlar neredeyse baktığınızdan para isteyecekler. Ön tarafta bazı yabani kuşlar ayaklarından bağlı geziyorlar. Kafanızı çevirdiğinizi gören kuş sahipleri hemen fotoğraf çektirin diye koşuyorlar.Yani fotoğraf çektireceksiniz ve onlara para ödeyeceksiniz. Siz siz olun kimsenin kuşunu sevmeyin. Medina’sında yani tarihi, eski yerleşim yerindeki hediyelik eşya dükkanlarında size yapışmayı düşünüyorlar ama bitli turist statüsünde görüp bunlar nasılsa almaz diye ısrar etmiyorlar.Herhalde bazıları bunlarda para olmaz diye düşünüyor bazıları da bunlar sırt çantasıyla geziyor hediyelik eşya taşımazlar diye düşünüyor.Tabi bize kocaman kilimi satmaya çalışan bir istisna da vardı.Cuma günü medinanın anayollarındaki işyerleri açık ama ara sokaklardakiler kapalı. Yemek için aldığımız şeylerin yarısından çoğunu ya şekerinden ya tuzundan dolayı yiyemiyoruz, çöpe atıyoruz. Sousse’de plajlarda yine bir iki bayan ancak var. Bu ziyaretler henüz deniz turizminin başlamadığı dönemler ama plajda mayolarının üzerinde şortla oturanlar olduğunu göre denizden çıktıktan sonra mayoyla ya da bikiniyle durmuyorlar demektir. Sousse’de de medina ilginç bir yer. 
 
 



Birde yol kenarlarında ilginç ağaçlar var.Ağaçlar kare biçiminde budanmış ve kareler birbirine değiyor.Yolda yürürken upuzun dikdörtgen prizma oluşturmuş dalların ve yaprakların altından yürüyorsunuz. 
 Dönüşte şehir dışında mahallelerden yürüken köy otobüslerinin garajı olmalı bir garaj görüyoruz. Tuvaleti korkunç derecede kirli kullanamıyoruz..İkinci el giysilerin vesairelerin satıldığı bir bölgeden geçip araya araya dolmuş garajını buluyoruz. Yolda yüksek yüksek duvarlarların üzerine konmuş kırık camların çokluğu ilgimizi çekiyor.Aslında koyu yeşil ya da mavi cam kırıklarıyla yapılmış olanları çok da hoş görünüyor.

Sousse’deki dolmuş duraklarından bu defa 4.50 Dinar ödeyerek Barek see ye gidiyoruz. Oradan da Hammamete.
Hammametle Başkent Tunis arasında bu defa otobüs yolculuğunu tercih ediyoruz.Otobüs yine diğer otobüslerle aynı yerden kalkıyor. Fakat belediye otobüsleri olmayıp bildiğimiz yolcu otobüsleri ve daha konforlu.Bilet yine içerden alınıyor.Bir kişi 4.20 dinar. Tren kişibaşı 5.90 dı. .9.30 da bindiğimiz otobüs barek see yede uğruyor.10:30 da Başkent Tunus'a ulaşıyor.Taksiciler heryerdeki gibi yabancıları kandırma peşinde. Taksici otobüs istasyonundan merkeze 5 dinara götürebileceğini yolun 5 kmden fazla olduğunu söylüyor. Biz yürürüz deyip ayrılıyoruz. Yakındaki tren raylarını takip edip bir istasyona çıkarsak belki trene bineriz derken bir taraftanda etrafta tanıdık yüksek binalar varmı diye bakıyoruz. Birkaç dakika sonra ulaşmaya çalıştığımız merkezdeki Barcelona istasyonuna geldiğimizi anlıyoruz.  100 ya da 150 metre ancak yürüdük.Tabi siz yeni teknoloji cihazlarla navigasyonla falan yapabilirsiniz o başka. Ama o zamanda haritalarınızı buradan gitmedan indirin yoksa o ülkelerde indirdiğinizde arap harfli haritalar cihazınıza yüklenecektir.Tunustan şehiriçi trenle gidip gezdiğimiz "zehra"da ilginç bir tren istasyonu bekleme salonu ve çok hoş renklerde bitkiler vardı. . 
 

Bir de istasyon duvarındaki resim Siyasi bir simge sanırım. 


Ülkede konforlu olmamakla beraber geniş bir ulaşım ağı var.Tren ya da otobüs birini bulamazsanız diğerini bulursunuz. Aslında bu seyahatimiz Cezayir ve Moritanya’nında dahil olduğu bir seyahat olup onları da başka bir zaman kaleme alacağım.Seyahatin bizce güzel tarafı temel şeyler konusunda bilgi edinerek  birşeyi kaçırmamak kadar kendinizinde birşeyler keşfetmenizdir. O yüzden atladığım yerler var. Sidi Bou Said-Bizerte  gibi.Ayrıca pekçok tarihi alanları da sizin keşfinize bıraktım.Fas'a gidiyoruz dönüşteki birkaç günümüzde ziyaret ettiğimiz  Tunus'un güneyini Çölü -Tuzer'i rotamıza sadık kalarak Fas'tan sonra anlatacağım.Fas için uçuşumuzu beklerken bizi korkutan Thy uçağının etrafındaki duman görüntüleriyle ve Fas'a gidinceye kadar  bütün uçağı çığlıklarıyla strese sokan sevimli Afrikalı kızın fotoğraflarıyla (Allahtan bizden çok uzaktı) bu bölümü sonlandırıyorum. Bu arada dumanların sebebi havaalanı arazisindeki kuru otları yakmakmış.    
 
   


 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder